"" için 130 öge bulundu
- Kadın İnfertilitesi
Kadın İnfertilitesi En yaygın tanımı ile İnfertilite bir yıl korunmasız olarak girilen cinsel ilişkide çocuk sahibi olamama durumudur. İnfertilite problemi kadında olabileceği gibi erkekte de yaygın olarak görülebilmektedir. Kadın İnfertilitesi yaş, yumurtlama problemleri, yumurta sayılarındaki hızlı azalma, üreme organı bozuklukları gibi birçok sebeple oluşabilmektedir. Günümüzde Kadın infertilitesi oluşma oranları tüm infertiliteler içinde %40 gibi bir paya sahiptir. Kadında oluşan infertilite ve erkek İnfertilitesi hemen hemen eşit oranlarda gerçekleşme şansına sahiptirler. %10 gibi olasılıklarda da hem kadın hem erkekte infertilite problemi yaşanabilmektedir. Bazı durumlarda sebepsiz infertilite de görülebilmektedir. Sebepsiz infertilite; altta yatan hiçbir sebep olmadan korunmasız bir yılı aşan sürede çocuk sahibi olamama durumudur. Bu gibi durumlarda çocuk sahibi olamayan kişiler yaşa ve yapılan tetkikler doğrultusunda belirli bir süre izlemeye tabi tutulabilirler. Sebepsiz infertilite gerçekleşme oranı tüm vakalar içerisinde %10'un üzerinde olup azımsanmayacak bir orandadır. Kadın İnfertilitesi Kadın İnfertilitesi Doktora Ne zaman Başvurulmalıdır ? Kadın İnfertilitesi Nedenleri Kadın İnfertilitesinde Öncelikli Tedavi Kadın İnfertilitesinin Kişi Üstünde Yarattığı Psikolojik Etkiler Sebebi Bilinmeyen İnfertilite Doktora Ne zaman Başvurulmalıdır ? Çocuk sahibi olamayan kişiler için doktora başvuru zamanları ilk olarak yaşa bağlı olarak değişebilmektedir. Normal süreçte çiftler 35 yaşından küçük ve bir yıl gibi bir süre ile korunmasız ilişkide bulunmalarına rağmen çocuk sahibi olamadılar ise doktora başvurmaları ve bir takım tetkiklerin yapılması gereği ortaya çıkmış demektir. Eğer çiftler 35 yaşın üzerinde iseler bir yıl gibi bir süreyi beklemeden çoğunlukla altı ay gibi sürelerde çocuk sahibi olunamadıysa yine doktora başvurmaları gereklidir. Yaş dışında düzensiz ve çok ağrılı adet dönemi yaşayan bayanlar , daha önceden jinekolojik ameliyat geçmişi olanlar bu süreleri beklemeden doktora başvurarak muayene olmalıdırlar. Günümüzde en yaygın Kadın İnfertilitesi nedenleri ve tedavi seçenekleri aşağıda detaylı olarak açıklanmıştır. Kadın İnfertilitesi Nedenleri Yumurtlama Problemleri Yumurta kapasitesinin düşmesi ile yumurtlama problemleri oluşabilmektedir. Bu durum erken yaşta menopoza girme sebebi ile oluşabileceği gibi ileri yaşta çocuk sahibi olmak isteyen kişilerde de meydana gelebilmektedir. Yumurtlama sayıları yaş ilerledikçe belli oranlarda düşmekte en sonunda da menopoz diye adlandırılan sürece girildiğinde tam olarak bitmektedir. Yumurtlama kapasitelerinde düşüş yaşayan kadınlarda en sık gözlemlenen belirti adet düzensizlikleridir. Adet düzensizliği yaşayan kişilerin belirli süreler beklenmeden doktor kontrolünden geçmeleri gerekmektedir. Kadında yumurtlamanın olmadığı ya da yetersiz olduğu regl öncesi dönemde rahimden alınan biyopsi örneği ve adetin belli günlerinde progestoron hormon düzeyinin incelenmesi ile teşhis edilebilir. Kadın İnfertilitesinde Öncelikli Tedavi Yumurtlama sayısında düşüş olduğu tespit edilen ve gebe kalmak isteyen hastalara öncelikli olarak yumurta sayısını ve kalitesini arttırıcı ilaçlar ve iğneler önerilebilmektedir. Hastanın yaşına bağlı olarak aşılama ve tüp bebek tedavisi de önerilebilen tedaviler arasında yer almaktadır. Bu durumun dışında polikistik over diye adlandırılan yumurta kistlerinden de kadın İnfertilitesi meydana gelebilmektedir. Ülkemizde en sık rastlanan İnfertilite nedenlerinin başlarında gelmektedir. Bu hastalığın belirtisi düzensiz yumurtlama dönemleri ve düzensiz adet görmektir. Bu hastalar çok basit ilaç tedavileri ile düzenli yumurtlar hale getirilebilmektedirler. Tüp bebek tedavisine gerek kalmadan hamile kalanların sayıları bu gibi durumlarda oldukça yüksektir. Tedavi için yumurta kistlerinin sayısı ve yeri oldukça önemlidir. Tüplerde Oluşan Tıkanıklıklar ve Yapışıklıklar Yumurtayı rahme taşıyan tüplerde oluşan tıkanıklıklar ve yapışıklıklar Kadın İnfertilitesi oluşturabilmektedir. Tüpler yumurtalıklar ile spermlerin buluşmasını sağlayan kanallardır. Bu kanallarda oluşan tıkanıklıklar yumurtanın spermle buluşmamasına engel olduğundan gebelik durumu hiçbir zaman oluşamamaktadır. Tüplerdeki tıkanıklıkların kesin bir belirtisi olmamakla beraber pelvik ağrılara sebep olmaktadır. Ancak kesin tanı çekilen rahim filmi ile görüntülenebilmektedir. Bir diğer tanı yöntemi laparoskopik görüntüleme sistemleri ile konulabilmektedir. Tüplerde oluşan tıkanıklıklarda geçmiş zamanlarda cerrahi müdahalelerle tüplerin açılma yoluna gidilmekte idi. Ancak günümüzde tüp bebek tedavilerinin başarı şansları çok yüksek olduğundan cerrahi müdahale gerçekleştirilmeden tüp bebek tedavisi ile çiftler çocuk sahibi olabilmektedirler. Tüplerin açılmasında diğer kullanılan yöntem ise HSG (rahim filmi) ile saptanan tüp tıkanıklıkların ince bir kateter yardımı ile kapalı olan tüplere sıvı gönderilerek açılması yoludur. Bu yöntem işlem olarak çok kısa süren ve ağrısız bir yöntemdir. Bu nedenle tüp tıkanıklıklarının tedavisinde çokça tercih edilmektedir. Bu yöntemle açılan tüplerden sonra kadının gebelik şansı da bulunduğundan tüp bebek tedavisine gerek kalmadan çocuk sahibi olunabilmektedir. Tüplerde oluşan tıkanıklıkların başlıca nedenleri rahim içinde oluşan enfeksiyonlar, düşük ve kürtaj sonrası oluşan yapışkanlıklar, tüplere yakın çevrelerde oluşan kistik yapılar veya miyomlar, tedavi olmayan polikistik over, doğuştan tüplerin olmaması gibi durumlar ile ortaya çıkabilmektedir. Tüplere yerleşen enfeksiyonlar cinsel yollarla bulaşabileceği gibi rahim içinde bakteriyel enfeksiyonlarda meydana gelebilmektedir. Tüm bu enfeksiyon durumları tüplerin yapısını bozarak yumurtayı rahme göndermeme sonucunu doğurmaktadır. Miyomlar Kadınlara Kısırlığa Yol Açar mı ? Rahim içinde oluşan kötü huylu olmayan oluşumlara miyom denilmektedir. Farklı boyut ve sayılarda olabilen bu oluşumlar genellikle çoğu hastada herhangi bir şikayete ve bulguya yol açmazlar. Miyom sayısı ve boyutu arttıkça hastada regl dönemlerinde şiddetli kanama ve buna bağlı olarak anemi gibi bulgular yaratabilir. Yine boyut olarak büyük tabir edilen miyomlar; şişlik, hazımsızlık, kabızlık ve akıntı gibi belirtiler verebilmektedir. Miyomlar; boyut, sayı ve rahim içindeki yerlerine bağlı olarak gebe kalmayı engelleyici özellikte olabilmekte ve Kadın İnfertilitesi oluşturabilmektedir. Miyomların teşhisi genellikle gebe kalamama gibi durumlarda yapılan görüntüleme sistemleri ile olmaktadır. Miyomlar bazı durumlarda gebe kalabilmiş kişilerde düşüklere ve erken doğumlara sebebiyet verebilmektedirler. Bu nedenle teşhis ve tedavisi önem arz eden bir rahatsızlıktır. Tedavi gerektiren miyom varlığında hastalığın tedavisi cerrahi olarak yapılabilmektedir. Açık, histeresopik, laparoskopi gibi tedavi seçenekleri mevcuttur. Bazı hastalarda oluşan miyom varlığı sadece belli aralıklarla muayene edilerek gözlenme süreci ile devam ettirilmektedir. Bu gibi oluşumlarda miyomlar genellikle zararsız ve küçük boyutlardadır. Ancak belli periyotlarda kontrol edilmeleri önem taşımaktadır. Miyomların Kadın infertilitesi oluşturma olasılığı günümüzde %30-35 civarındadır. Kadınlarda Kısırlıkta Kanserli Hücre Oluşumları Rahim ve yumurtalıklarda oluşan kötü huylu tümörler de kadının gebe kalmasını engelleyen oluşumlar olabilmektedir. Yine kanser tedavisi için kullanılan ilaçlar ve kemoterapi gibi yöntemlerde kadın infertilitesi sebeplerindendir. Kadınlarda Kısırlıkta Rahim Yapısal Bozuklukları Bazı nadir görülen durumlarda rahim ağzında bulunan serviksin durumu gebe kalmayı engelleyen antikorlar oluşturabilmektedir. Bu gibi durumlarda kadından alınan servikal mukus incelemeye tabi tutularak bir tedavi yoluna gidilebilir. Rahim ağzında bazen küçük et parçaları olarak tabir edilen polipler oluşabilmektedir. Bu oluşumlarda kadın infertilitesine sebebiyet veren yapılardır. Bu yapılar hem spermin yumurta ile buluşmasına engel olabileceği gibi oluşan gebelik durumunda embriyonun rahimde tutunacak yer bulamamasına sebebiyet verebilir. Hastalığın bulgusu rahim muayenesinde anlaşılabilir. Kadın İnfertilitesinde Yaşının Gebelik İçin İleri Olması Kadının yaşının gebelik oluşumunda etkisinin olma sebebi üretilen yumurta sayıları ile ilişkilidir. 20-25 yaşlarında üretilen yumurta sayısı ile 35 yaşından sonra üretilen yumurta sayısı arasında önemli ölçüde farklılıklar oluşabilmektedir. Bu nedenle yaş büyüdükçe hamile kalma şansıda bir o kadar azalmaktadır. Günümüzde kadınların iş hayatında daha sık oranla rol oynamaları gebelik yaş ortalamasını ileri taşımaktadır. Bu da gebe kalmak için tedavi yöntemlerinin kullanılma sıklıklarının artması sonucu doğurmuştur. Kısırlıkta Endometriozis Rahmin iç kısmında bulunan tabakanın rahmin dışında gelişmesi durumuna endometriozis denmektedir. Bu tabaka çok çeşitli organlarda oluşum sağlayabilmektedir. En sık olarak rastlanan durum yumurtalıkların üzerine yerleşmesi şeklinde oluşmaktadır. Bu durumda oluşan hastalığa çikolata kistleri adı verilmektedir. Görüntüsünden dolayı verilen bu isimde hastanın şikayet bulgusu genellikle şiddetli kasık ağrıları olmaktadır. Bu durum yumurta kalitesini bozarak Kadın infertilitesi durumuna yol açmaktadır. Çikolata kistlerinin tedavi yöntemi kişinin gebe kalma isteği ise buna göre bir tedavi şekli seçilmektedir. Çikolata kistleri çoğunlukla tekrarlayan bir rahatsızlık olduğundan gebe kalma isteği olan çiftlerde laparoskopi önerilmekte ve ardından yumurta kalitesini ve sayısını arttırıcı ilaçlarla tedavi desteklenmektedir. Yada bu aşamada direkt tüp bebek tedavisi de önerilebilmektedir. Bu hastalığın yapısına, yerine gebe kalma isteği olan kişinin yaşına göre değişim gösterebilmektedir. Kadınlarda Kısırlıkta Alkol ve Sigara Kullanımı Aşırı alkol ve sigara kullanımı kadınların yumurta kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durumda Kadın infertilitesi oluşumunu tetikleyen önemli faktörlerden biridir. Sigara erkeklerde sperm kalitesini ve sayısını olumsuz etkilerken kadınlarda da gebe kalmayı önleyebilen etkileri olduğu ispatlanmıştır. Kadınlarda Kısırlıkta Sürekli İlaç Kullanımı Bazı hastalıkların tedavilerinde kullanılan ilaçlarında yumurtlama sayı ve kalitelerinde olumsuz etkileri olduğu bilinmektedir. Kadın İnfertilitesinde Aşırı Kilo ve Stres Kilo problemleri ve obezite kadın infertiletesi oluşumunda önemli faktörlerinden biridir. Fazla kilolar hormon yapısını bozarak yumurtlama sorunlarına sebep olabilmektedir. Fazla kilolarla gebe kalmayı başarabilenlerde ise hamilelikte ciddi problemler oluşabilmektedir. Bu nedenle gebelik düşüncesinin oluştuğu dönemlerde fazla kilolardan kurtulmak için sağlıklı beslenme düzenine geçilmesi yerinde olacaktır. Günümüzde kadınlarında iş hayatında fazlaca rol alması ile stres kaçınılmaz hale gelebilmektedir. Stres her türlü hastalığın tetikleyici faktörlerinin başında gelmekte olup Kadın İnfertilitesi oluşumunda da etkili bir rolü bulunduğu saptanmıştır . Gebe kalma stresini yaşayan çiftlerde de gebelik oluşumunda stres olumsuz bir etki yaratarak gebe kalmayı zorlaştırmaktadır. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin sabırlı yaklaşımlarının gebelik oluşumunu olumlu yönde desteklediği bilinmektedir. Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar Kadının önceki yıllarında geçirmiş olduğu cinsel hastalıklar da Kadın infertilitesine sebebiyet verebilmektedir. Bu hastalıklar rahmin ve yumurtalıkların yapısal özelliklerini bozabilmektedir. Kadın İnfertilitesi Tanısı Koyma Çiftlerde çocuk isteği oluşmaya başladığı andan itibaren ilk 1 yılda hamile kalamayan kadının yaşının 30'un altında olması durumu ile 35 yaş üzeri kadının 6 ay boyunca korunmasız girilen ilişkide hamile kalamama durumu ayrı değerlendirilmektedir. Yaşa bağlı olarak kadının yumurta sayısı ve kalitesi azaldığından farklı tedavi yöntemleri önerilebilmektedir. Bu problemi yaşayan bayanların ilk etapta bir jinekolojik ve pelvik muayeneden geçmesi gerekmektedir. Muayene bulgularına göre aşağıda belirtilen testler ile tanı konulmaya çalışılmaktadır. Öncelikle kadında yumurtlama olup olmadığını ve yumurtlama dönemi tespiti için ovulasyon testi yapılabilmektedir. HSG filmi olarak adlandırılan tüplerde herhangi bir tıkanıklık yada yapısal bozukluk olup olmadığını tespit eden ilaçlı testler yapılmaktadır. HSG filminin hamile kalamayan bayanlarda tüplere ilaçlı su enjekte edilerek tüplerin kendiliğinden açılabilmesi sonucu test yapıldıktan bir müddet sonra kendiliğinden gebe kalma gibi durumları da olabilmektedir. Bunların yarı sıra aşağıdaki işlemler uygulanmaktadır: Overyan Fonksiyon Testi: Kaliteli yumurta üretimini gösteren testler olup adet döngüsünün başlarında yapılabilmektedir. Histeroskopi: Serviksin ve rahim boşluğunun görüntülenmesine yarayan sisteme Histeroskopi denilmektedir. Histeroskopi yöntemi ile hem tanı koymakta hem de tedavi amaçlı başvurulabilmektedir. Rahim içinde oluşan miyom ve kistik yapıların tedavisinde , rahimin yapısal bozukluklarının tedavisinde , düşük problemlerinde ve kadın infertilitesi oluşturan diğer sebeplerde histeroskopi yöntemine başvurulabilir. Yöntem oldukça kolay uygulanabilen hastaların kısa bir sürede normal hayata dönebildiği cerrahi bir işlemdir. Laparoskopi: Çoğunlukla karın içi ve üreme organlarının görüntülenmesi için göbek deliğinden ince bir endoskop yardımı ile genel anestezi altında yapılan görüntüleme işlemidir. Çikolata kistleri ve diğer iyi huylu kistlerin alınmasında, dış gebelik, miyom alınması ve rahim sarkması gibi sorunlarda kullanılan yöntemlerden biridir. Kadın İnfertilitesi saptanmasında ve tedavisinde de sık olarak kullanılmaktadır. Pelvik ultrason: Özellikle rahim büyümesinin tanısı için yapılan bu test bununla birlikte dış gebelik , yumurtlama dönemi belirleme ,rahim yapısal bozukluklarının tespiti ve kistik yapıların saptanması işlemlerinde kullanılan bir yöntemdir. Kısa süren bir tanı yöntemi olup çoğunlukla ağrısız bir yöntemdir. Hipofiz Hormon Testi-Tiroit Hormon Testi : Tiroit hormonları diğer yan etkileri ile birlikte hastada gebe kalmayı zorlaştırıcı yan etkiler yapabilmektedir. Özellikle Hipotiroidi olan hastalarda gebe kalmak diğer kadınlara oranla daha zorlaşabilmekte gebe kalınabildiği durumlarda da düşük tehdidi oluşturabilmektedir. Özellikle hamile kalmayı düşünülen dönemlerde kadınların hormonal testlerine baktırmaları gerekli durumlarda önce bu hastalıkların tedavisi önerilmektedir. Kadın İnfertilitesinin Kişi Üstünde Yarattığı Psikolojik Etkiler Çocuk sahibi olmak isteyip de olamama durumu hem kadında hem erkekte farklı psikolojik etkiler yaratabilmektedir. Çoğunlukla kadınlar bu durumdan daha fazla olarak etkilenmekte buda stres ve kaygı faktörünü tetiklemektedir. Kadın İnfertilitesi yaşayan ve sorunun neden kaynakladığı ile ilgili bir takım testlere ve tanı yöntemlerine tabi tutulan kadın süreç içerisinde farklı psikolojik tepkiler verebilmektedir. Özgüven azalması, stres, kaygı ve mutsuzluk, panik gibi durumların gelişmesine sebep verebilen bu sürecin en sağlıklı bir şekilde atlatılmasını sağlamak için gerekirse uzman yardımı alınmaktan çekinmemek gereklidir. Bu dönem içerisinde çiftlerin birbirlerini anlaması ve destek olması stres ve kaygı durumunu azaltan çok önemli birleşendir. Kişiler bu dönemlerde aile ve arkadaş çevrelerinden uzaklaşma isteğinde bulunabilirler. Bu durum kendine güvenin azalması, konunun konuşulmak ve paylaşılmak istenmemesinden dolayı olabilmektedir. Stres her durumda olduğu gibi hastalıkların tetikleyicisi görevi görmekte bu durumda infertilite problemini arttıran başlıca etmenlerden olmaktır. Bu gibi psikolojik etkiler kişiden kişiye değişmekle birlikte bazı durumlarda daha fazla oranda yaşanabilmektedir. Kişinin kendi kendine çözemediği durumlarda mutlaka uzman bir doktor tarafından yönlendirilmesi gerekli olabilmektedir. Sebebi Bilinmeyen İnfertilite Azımsanmayacak kadar çok oranlarda olan sebebi bilinmeyen infertilite problemi ne kadın ne erkekte yapılan bütün tetkik ve testlerde bir problem bulunmamasına rağmen, bir yılı aşkın korunmasız yolla girilen cinsel ilişkide çocuk sahibi olamama durumudur. Bu gibi durumlarda yapılacak olan tedavi çeşidi çiftlerin yaşına bağlı olarak değişmektedir. Eğer çiftler 35 yaşının altında ise bu çiftlere kadının yumurtlama dönemini belirleyici bir takım sistemler uygulanarak bu tarihlerde birlikte olmaları önerilebileceği ve belli bir süre bu şekilde doğal gebe kalma süreci takip edilebileceği gibi ileri yaşlarda bu durum yaşanıyorsa aşılama ve tüp bebek tedavileri önerilebilmektedir. Aşılama tedavisinin başarı şansı %17-20 arasında değişmekle birlikte tüp bebek tedavisinde bu oran yaşa bağlı olarak %65 oranına kadar çıkabilmektedir. Gelişen teknoloji ve yeni yöntemler ile tüp bebek tedavileri önceki yıllara oranla daha fazla tercih edilebilmektedir. Özellikle kadının iş hayatında daha fazla rol oynadığı günümüzde tüp bebek tedavisi çocuk sahibi olmak isteyip olamayanlarda alternatif tedavi yöntemlerinin başında gelmektedir.
- Kolposkopi Yöntemi ile İlgili 5 Önemli Bilgi
Kolposkopi Yöntemi ile İlgili 5 Önemli Bilgi Teknoloji alanında her geçen yaşanan gelişmeler modern tıp alanında da oldukça önemli gelişmelere meydana gelmesini sağlamaktadır. Teknoloji ve yapay zeka sayesinde gerçekleştirirken teknolojik aletler sayesinde birçok tıbbi uygulama çok daha hızlı ve güvenilir bir biçimde gerçekleştirilebilmektedir. Ayrıca bu teknolojik tıbbi araçlar sayesinde pek çok sağlık sorunu için detaylıca yapılan taramalar sayesinde daha etkili ve doğru tanılar konmaktadır. Böylece tedavi yöntemleri çok daha etkili ve sonuca yönelik uygulanabilmektedir. Kolposkopi Yöntemi Günümüzde modern tıp alanında yaşanan gelişmeleriyle birlikte kullanılan önemli tanı yöntemlerinden biri de kolposkopi yöntemidir. Sağlık sorunları arasında özellikle üreme çağındaki kadınların yaşadıkları kadın hastalıkları ayrı bir yere sahiptir. Çünkü kadın üreme sistemi oldukça karmaşık, hassas ve katmanlı bir yapıya sahiptir. Bu yüzden kadın hastalıkları söz konusu olduğunda hastalığı detaylı bir şekilde incelemek, bütün detaylı ile bir bütün olarak ele almak tanının konulabilmesi için oldukça önemlidir. Özellikle son yıllarda kadın hastalıklarında görülen ciddi artışıyla birlikte kadın hastalıklarında doğru ve hızlı çok daha önemli hale gelmiştir. Buna bağlı olarak geliştirilen kolposkopi yöntemi kadın hastalıkları özellikle de rahim ağzı hastalıklarında hızlı ve doğru tanı için kullanılan oldukça önemli yöntemlerden biridir. Kolposkopi, en basit tanımı ile kolposkop adı verilen özel bir cihaz yardımı ile kadın üreme sisteminde bulunan vajina, vulva ve rahim ağzı bölgelerinin direkt olarak incelenmesi işlemine verilen isimdir. Kolposkopi işlemi için kullanılan kolposkop doktorun cihaz yardımı ile aldığı görüntüyü 6 ila 40 kata kadar büyütebilmektedir. Bu özelliği ile kolposkop doktorun vajina, vulva ve rahim ağzı bölgelerini detaylı bir şekilde incelemesine olanak sağlayan büyük bir mikroskop olarak düşünülebilir. Kolposkopi Yöntemi ile İlgili 5 Önemli Bilgi Rahim ağzında bir anormallik tespit edildiğinde kolposkopi yöntemi uygulanır Kolposkop adı verilen ışıklı bir büyüteç sayesinde detaylı inceleme yapılır Şüpheli bir bölgenin tespit edilmesi durumunda kolposkopik biyopsi uygulanır Kolposkopik muayene için doğru hekim seçimi önemlidir Başta rahim ağzı kanseri olmak üzere birçok hastalığın değerlendirilmesine imkan sağlar Rahim ağzında bir anormallik tespit edildiğinde kolposkopi yöntemi uygulanır Rahim ya da tıptaki adı ile uterus kadın üreme organları arasında en önemlilerinden birdir. Çünkü rahim sperm tarafından döllenmiş yumurtanın yani embriyonun yerleştiği ve doğuma kadar gelişimini sürdürdüğü üreme organıdır. Rahmin alt kısmı yani vajinaya doğru uzanan kısmına rahim ağzı ya da diğer adı ile serviks adı verilmektedir. Kadınların neredeyse %3’ünde rahim anormallikleri bulunmaktadır. Ancak çoğu kadın çocuk sahibi olmayı düşününe kadar rahminde bulunan anormallikleri fark edememektedir. Rahim ağzında bir anormallik tespit edildiğinde öncelikle Smear, HPV DNA yani rahim ağzı kanseri testleri yapılmaktadır. Bu testlerden herhangi bir tanesinde değerler olması gerekenden farklı olması durumunda daha detaylı inceleme için kolposkop yöntemine başvurulur. Böyle durumlarda kolposkopi yönteminin tercih edilmesindeki en önemli neden çıkan test sonuçlarına göre var olan bir hastalığı detaylı olarak tespit etmektir. Rahim ağzının büyütülerek görüntülenmesini sağlayan kolposkopi yöntemi test sonuçları anormal çıkan kadınların rahim ağzında kansere yol açabilecek oluşumların belirlenmesi ve teşhis edilebilmesi açısından oldukça önemlidir. Kolposkop adı verilen ışıklı bir büyüteç sayesinde detaylı inceleme yapılır Kadın üreme sisteminde yer alan vajina, vulva ve rahim ağzının detaylı bir şekilde görüntülenmesini sağlayan kolposkopi yöntemi, kolposkop adı verilen cihaz ile gerçekleştirilmektedir. Kolposkop adı verilen cihaz görünümü itibari ile ışıklı bir büyütece benzemektedir. Normal bir jinekolojik muayene sırasında çıplak gözle izlenebilen üreme organlarının 6 ile 40 kata kadar büyütülerek çok daha detaylı bir şekilde incelenmesine olanak sağlar. Kolposkop cihazı kullanılarak kolposkopi işlemi yapılmadan önce doktor öncelikli olarak hastayı detaylı bir şekilde bilgilendirir. Çünkü işlem öncesinde hastanın 24-48 saat içerisinde vajinal yıkama yapmaması gerekmektedir. Ayrıca bu süreç içerisinde vajinal yoldan kullanılan ilaçları var ise ara vermesi, tampon kullanmaması ve cinsel ilişkiden uzak durması istenir. Eğer kolposkopi işlemi biyopsi işlemi için yapılıyor ise hastanın kullanıyor ise kan sulandırıcı ilaçları da bırakması istenir. Böylece biyopsi işlemi sırasında oluşabilecek ciddi kanama riski önlenmeye çalışılır. Kolposkopi işlemi yaklaşık olarak 10 veya 20 dakika sürmektedir. İşlem sırasında herhangi bir anestezi kullanılmamaktadır. Hasta tıpkı diğer jinekolojik muayenelerde olduğu gibi bacaklarını iki yana açarak jinekolojik muayene koltuğuna oturur. Doktor, öncelikle spekulum adı verilen bir cihazı vajina içine yerleştirir. Böylece vajina duvarlarının gerilmesini sağlayarak rahim ağzında net bir görünüm oluşmasını sağlar. Kolposkop cihazı ise vulvadan birkaç santim uzak olacak şekilde yerleştirilir. İşlem esnasında detaylıca incelenecek kısımlar solüsyonlu pamuklar ile temizlenerek görüntü daha da netleştirilir. Bazı gerekli durumlarda doktor çeşitli boyama yöntemlerini kullanarak anormal hücrelerin sağlıklı olanlardan ayrılmasını sağlayarak daha net bir görüntü elde edebilir. Şüpheli bir bölgenin tespit edilmesi durumunda kolposkopik biyopsi uygulanır Kolposkopi yönteminin tercih edilmesindeki en önemli nedenlerden biri de doktorun işlem sırasında şüpheli bir bölge tespit etmesi durumunda kolposkopik biyopsi uygulayabilmesidir. Doktor hastaya kolposkopi işlemi uygularken kullandığı boyama yöntemlerine bağlı olarak belirlediği anormal boyanan doku cidarlardan ve rahmin ağzının, rahme açılan kanalının içinden sürüntü ya da parça alarak biyopsi işlemini gerçekleştirebilir. Kolposkopik biyopsi sonucunda ise hafif kanamalar görülebilir ancak doktor gerekli müdahaleyi gerçekleştirecektir. Kolposkopik muayene için doğru hekim seçimi önemlidir Kolposkopik muayene için doğru hekimin seçilmesi oldukça önemli konulardan biridir. Kolposkopi işlemi ve kolposkopik biyopsi, kadın üreme organları olan vulva, vajina ve rahim ağzı bölgeleri için uygulanan bir yöntem ve işlemdir. Bu yüzden kolposkopik muayene, Kolposkopi işlemi veya kolposkopik biyopsi işlemini gerçekleştirecek olan doktorun bu alanda yani kadın doğum ve hastalıkları alanında uzman bir doktor olması gerekmektedir. Aksi halde bu işlemler gerçekleştirme amacına ulaşmayabilir. Ayrıca kolposkopik biyopsi işlemi sırasında yanlış yerden alınacak olan biyopsinin hasta için oldukça kötü sonuçları olabilir. Hatta hastanın bütün üreme organlarını etkileyecek sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu yüzden kolposkopik muayene, Kolposkopi işlemi veya kolposkopik biyopsi işleminde konuşunuzda bilgili, uzman ve tecrübeli bir doktoru seçmek oldukça önemlidir. Başta rahim ağzı kanseri olmak üzere birçok hastalığın değerlendirilmesine imkan sağlar Vajina, vulva ve rahim ağzının oldukça detaylı bir şekilde muayene edilmesine olanak sağlayan kolposkopi yöntemi başta rahim ağzı kanseri olmak üzere birçok hastalığın değerlendirilmesine imkan sağlamaktadır. Kolposkopi yöntemi ile tespit edilebilen ve değerlendirilebilen hastalıkları ise şu şekilde sıralayabiliriz; · Rahim ağzı bölgesindeki kanser hücrelerinin tespit edilmesini sağlar. · Rahim ağzı bölgesinde oluşan tümörler hakkında detaylı bilgi sahibi olmayı ve detaylı değerlendirmeyi sağlar. Özellikle kolposkopik biyopsi oluşan tümörler hakkında verdiği bilgiler sayesinde tanı ve teşhis için oldukça önemli bir işlemdir. · Vajina duvarında oluşan tümörlerde kolposkopi yöntemi ile detaylı olarak değerlendirilebilmektedir. · Cinsel ilişki sonrasında kanama veya şiddetli ağrılar oluşuyor ise rahim ağzı kanseri riskine karşılık kolposkopi yöntemi uygulanarak kesin tanı değerlemesi yapılabilmektedir. · HPV enfeksiyonuna bağlı olarak bölgede oluşan genital siğiller eğer rahim ağzı ve vajinanın iç kısımlarına yerleşmiş ise kolposkopi yöntemi ile tespit edilebilmektedir. Sizin için hazırladığımız yazımızda kolposkopi yöntemi ile ilgili bilmeniz gereken 5 önemli bilgi hakkında detaylı bilgiler vermeye çalıştık. Umarız faydalı bir yazı olmuştur. Kolposkopi yöntemi ile ilgili daha fazla bilgi almak ya da randevu alarak bizimle iletişime geçebilirsiniz.
- İkiz Gebelik, Kadın Hastalıkları ve Kadın Doğumm
İkiz Gebelik Tekil gebelikler anne rahmine tutunmuş bir zigottan oluşurken ikiz gebelik anne rahmine tutunmuş iki zigotun varlığı ile oluşmaktadır. Eğer tek yumurta döllenip anne rahminde bölünürse tek yumurta ikiz gebeliği gerçekleşmektedir. İki farklı yumurta iki sprem ile döllenip anne rahmine düşerse çift yumurta ikiz gebeliği meydana gelmektedir. İkiz gebelik daha fazla özen isteyen bir gebelik türüdür. Bebeklere iyi bakmanın yolu, gebenin kendisine iyi bakmasından geçer. İkiz Gebelik İkiz Gebelik İkiz Gebelik Belirtileri Nelerdir? Çift Yumurta İkizleri ve Tek Yumurta İkizleri Arasındaki Farklar Nelerdir? İkiz Gebelikte Göz Önünde Bulundurulması Gereken Unsurlar İkiz Bebek Bakımı İkiz Gebelikte Hangi Testler Uygulanmaktadır? İkiz Gebelikte Uygulanan Rutin Kontroller Nelerdir? İkiz Gebelikte Beslenme İkiz Gebelik Yaşayan Anne Adaylarının Hamileliği Boyunca Alması Gereken Kilo Aralığı Nedir? İkiz Gebelikte Doğum Kaçıncı Haftada Gerçekleşir? İkiz Gebeliklerde Doğum Yönetimi İkiz Gebeler İçin Verilebilecek Tavsiyeler İkiz Gebelik Sürecinde Yapılan Yanlışlar Nelerdir? İkiz Gebeliklerde En Fazla Karşılaşılan Komplikasyonlar Nelerdir? İkiz Gebelikte Egzersiz İkiz- İkiz Transfüzyon Sendromu Nedir? İkiz Gebelikte Hangi Doğum Yöntemi Tercih Edilmelidir? İkiz gebelik için dikkat edilmesi gerekenler; Doktor kontrollerini sıklaştırmak gerekmektedir. Tercih edilen doktor sık sık bebeklerin gelişimini takip ederek ebeveynleri bilgilendirmelidir. Bazı besin maddelerinin tüketimini arttırmak gerekmektedir. Daha fazla; folik asit, kalsiyum, demir ve ek vitaminler almak daha sağlıklı bir gebelik dönemi için gereken besin maddeleridir. Daha fazla kilo alımı gerçekleşmektedir. Gebelik döneminde doğru oranda kilo alımı bebeklerin sağlığını desteklemektedir. Gebeliğe, ilerleyen dönemlerinde daha fazla önem gösterilmesi gerekmektedir. Doktor izni olmadan seyahatlere çıkılmaması buna örnek verilebilir. Bu unsurlara ikiz bebek gebeliği gibi normal gebelerinde dikkat etmesi gerekmektedir. İkiz Gebelik Belirtileri Nelerdir? İkiz gebelikte hamilelik belirtileri, gebeliğin ilk üç ayında; bulantı, koku hassasiyeti ve kusmanın daha yoğun olarak görülmesidir. Bunun dışında ikiz gebeliklerde yorgunluk daha net hissedilir. Ayrıca karın büyüklüğü tekil hamileliğe göre daha büyük olur. İkiz gebeliklerde anne adayının; demir, folik asit ve kalsiyum ihtiyaçları artmaktadır. Günlük kalori ihtiyaçları tekil gebeliklere göre daha fazla olmalıdır. İkiz Gebelik Tekil gebelikler anne rahmine tutunmuş bir zigottan oluşurken ikiz gebelik anne rahmine tutunmuş iki zigotun varlığı ile oluşmaktadır. Eğer tek yumurta döllenip anne rahminde bölünürse tek yumurta ikiz gebeliği gerçekleşmektedir. İki farklı yumurta iki sprem ile döllenip anne rahmine düşerse çift yumurta ikiz gebeliği meydana gelmektedir. İkiz gebelik daha fazla özen isteyen bir gebelik türüdür. Bebeklere iyi bakmanın yolu, gebenin kendisine iyi bakmasından geçer. İkiz gebelik için dikkat edilmesi gerekenler; Doktor kontrollerini sıklaştırmak gerekmektedir. Tercih edilen doktor sık sık bebeklerin gelişimini takip ederek ebeveynleri bilgilendirmelidir. Bazı besin maddelerinin tüketimini arttırmak gerekmektedir. Daha fazla; folik asit, kalsiyum, demir ve ek vitaminler almak daha sağlıklı bir gebelik dönemi için gereken besin maddeleridir. Daha fazla kilo alımı gerçekleşmektedir. Gebelik döneminde doğru oranda kilo alımı bebeklerin sağlığını desteklemektedir. Gebeliğe, ilerleyen dönemlerinde daha fazla önem gösterilmesi gerekmektedir. Doktor izni olmadan seyahatlere çıkılmaması buna örnek verilebilir. Bu unsurlara ikiz bebek gebeliği gibi normal gebelerinde dikkat etmesi gerekmektedir. İkiz Gebelik Belirtileri Nelerdir? İkiz gebelikte hamilelik belirtileri, gebeliğin ilk üç ayında; bulantı, koku hassasiyeti ve kusmanın daha yoğun olarak görülmesidir. Bunun dışında ikiz gebeliklerde yorgunluk daha net hissedilir. Ayrıca karın büyüklüğü tekil hamileliğe göre daha büyük olur. İkiz gebeliklerde anne adayının; demir, folik asit ve kalsiyum ihtiyaçları artmaktadır. Günlük kalori ihtiyaçları tekil gebeliklere göre daha fazla olmalıdır. Çift Yumurta İkizleri ve Tek Yumurta İkizleri Arasındaki Farklar Nelerdir? İkiz gebelik ve tekil gebelik arasında oldukça fazla fark mevcuttur. Çift yumurta ikizleri, iki ayrı yumurta ve iki ayrı spermin birlikte oluşturdukları gebelik türüdür. Oluşan iki ayrı zigotun kendilerine ait keseleri ve plasentaları vardır. Çift yumurta ikizlerinde cinsiyet farklılıkları olabilmektedir. Doğumun ardından büyüme ve gelişme özelliklerinin aynı olması beklenemez. Bir ailede çift yumurta ikizi bulunuyorsa genetik faktörler ile ilgili bir durum söz konusudur. Tek yumurta ikizleri ise bir yumurta ve bir spermin anne rahmine düştükten sonra bölünerek oluşturduğu hamilelik türüdür. Tek yumurta ikizlerinde genetikleri dahil her şeyleri aynı şekildedir. Bundan dolayı görüntüleri her zaman bire bir aynıdır. Tek yumurta ikizleri genetik faktörlerden etkilenmezler. İkiz Gebelikte Göz Önünde Bulundurulması Gereken Unsurlar Günümüzde teknolojinin de gelişmesiyle beraber her gün sağlıklı ikiz gebelik doğumu gerçekleşmektedir. Ancak yine de oluşabilecek komplikasyonlara karşı ikiz gebelerin göz önünde bulundurması gereken durumlar mevcuttur. Bunlar; İkiz bebek bekleyen annelerin gebeliklerinde yüksek kan basıncı yaşamaları olası bir durumdur. Yüksek kan basıncı ile idrarda bulunan protein birleşirse anne adayında preeklampsi görülebilmektedir. Bu da anne ve bebekler için olumsuz sonuç doğurabilecek bir durumdur. Bu durumun, tercih edilen doktor ile birlikte dikkatli bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Ne kadar fazla bebeğe gebe olunursa, hamileliğin normal süresindeki sapmalarda o kadar azdır. Erken doğum riski taşıyan gebelerin, bebeğin ciğer gelişimine katkı sağlayacak iğneleri olması gerekmektedir. Bu durumda dahi, en ufak pramatüre bebeğin yaşama tutunması için savaşması gerekmektedir. İkiz gebeliklerde ilk bebek baş aşağı bulunuyorsa normal doğum gerçekleşmesi oldukça tehlikeli bir durumdur. Bazı durumlarda, ilk bebek normal yollarla ikinci bebek ise sezaryen olarak doğurtulabilmektedir. İki veya daha fazla gebelikler için normal doğum yerine sezaryen doğum tercih edilmesi anne sağlığı açısından önem taşımaktadır. İkiz gebelik, diğer gebeliklere göre daha fazla özen istemektedir. Bu nedenle doktor kontrollerini sıklaştırmakta fayda olacaktır. Ayrıca doktorun sözünü dinlemekte gebeliğin kolay geçmesi için önemli bir kriterdir. İkiz Bebek Bakımı Çoğul bebekler, yeni doğan diğer bebekler ile aynı şeylere ihtiyaç duyarlar. Burada dikkat edilmesi gereken nokta; ikiz bebeklerde oranların ikiye katlanacağı noktasıdır. Özellikle de bebekler erken doğum ile doğduysa veya doğum sonrasında bir tedaviye ihtiyaç duydularsa, tahmin edilenden daha fazla dinlenmeye ve desteğe ihtiyaçları olacaktır. İkiz gebelik sadece hamilelik esnasında değil doğumdan sonra da zorlukları olan bir gebelik türüdür. İkiz bebek doğduktan sonra, tek bebeğe göre bakımında zorluklar olacaktır. Doğum sonrasında annenin, etrafında ona yardım eden birilerinin bulunması hem bebek bakımının daha kolay yapılması için hem de yeni doğum yapan annenin sağlığı için oldukça önem arz eden bir konudur. Bu nedenle doğum sonrasında annenin yanında kalacak güvenebildiği birilerinin olması gerekmektedir. İkiz Gebelikte Hangi Testler Uygulanmaktadır? Tekil gebeliklerde rutin olarak uygulanan testlerin, ikiz gebelik için yeterli olmayacağı açık ve nettir. Bu nedenle tekil gebeliklerde uygulanan ikili tarama testine ek olarak ikiz gebeliklerin 11-13. haftalar arasında ense kalınlığı ölçüm testi yaptırmaları gerekmektedir. Tekil gebelikte yapılan üçlü veya dörtlü testler ikiz gebelikler için geçerli değildir. İkiz gebeliklerde, 20-23 haftaları arasında detaylı ultrasonografi yapılması üçlü veya dörtlü testlerin sağladığı bilgiyi verecektir. İkiz gebelikler için, 24 ve 28. haftalarda şeker yüklemesi yapılması gerekmektedir. İkiz Gebelikte Uygulanan Rutin Kontroller Nelerdir? İkiz gebelik, tekil gebeliklere oranlar daha risklidir. Bu nedenle, tekil gebeliklere göre daha sık kontrol ve muayene gerektirmektedir. İkiz gebeliklerde, ilk aylarda düşük riski ve son aylarda erken doğum riski vardır. Çoğul gebeliklerde doktor kontrolleri, iki haftada bir olacak şekilde ayarlanmalıdır. Tek yumurta ikizleri için 20. haftadan başlayarak haftalık takip gerekirken, çift yumurta ikizleri için 28. haftadan başlayarak haftalık takip gerekmektedir. İkiz Gebelikte Beslenme İkiz gebelik sırasında beslenme en az tekil gebelikteki gibi sağlıklı olması gerekmektedir. Sağlıklı karbonhidrat ve sağlıklı yağlarla desteklenen bir diyet programı uygulamak yerinde olacaktır. Çoğul gebeliklerde 3 ana 2 ara öğün olacak şekilde beslenmek kan şekerini belli bir seviyede tutmak açısından faydalı olacaktır. İkiz gebeler, tekil gebelere göre daha fazla 300 kaloriye ihtiyaç duyarlar. Gebeliğin cinsi ne olursa olsun, anne adaylarının gün içerisinde bol bol su tüketmeleri gerekmektedir. Beslenme konusunda, tercih edilen doktordan bilgi istemek ve mümkünse bir listeden faydalanmak anne adaylarına büyük kolaylık sağlayacaktır. Gebelik esnasında bol bol meyve tüketimi bebek gelişimi için oldukça önemlidir. Ancak her meyveyi mevsimine göre tüketmekte fayda vardır. Hormonlu gıda besinlerinden kaçınılmalıdır. Ayrıca çay ve kahvenin de fazla tüketilmesi son derece sakıncalıdır. İkiz Gebelikte Vitamin ve Takviye Gıda Tekil ya da ikiz gebelik fark etmeksizin bütün gebelik türlerinde öncelik, vitamin ve minerallerin besinler aracılığı ile alınmasını sağlamaktır. Süt ve süt ürünleri, et, bakliyat ve fermente gıdaların sürekli olarak tüketilmesi gerekmektedir. Tüm vitamin ve minerallere, doktor tavsiyesi ile tahlillerden sonra başlamak gerekmektedir. Ekstra vitamin desteği isteyen anne adayının mutlaka doktoruna danışması gerekmektedir. İkiz Gebelik Yaşayan Anne Adaylarının Hamileliği Boyunca Alması Gereken Kilo Aralığı Nedir? Hamilelik öncesinde aşırı zayıf olan anne adaylarının doğum esnasında bebeğin kilosunun çok az olması ve preeklampsi gelişme riski çok yüksek olacaktır. Bu nedenle hamile kalınmadan önce anne adayının ideal kiloya çıkması, bebek sağlığı açısından önem taşımaktadır. Gebelik boyunca kilo izlenimi bu açıdan oldukça önem taşımaktadır. Tekil gebeliklerde ilk üç ay içerisinde 0.5 ile 1 kg arasında, sonraki aylarda ortalama 1.5 ile 2 kg arasında kilo alınması normaldir. Gebelik süresi boyunca toplam kilo artışı 10 ile 14 kilo arasında olmalıdır. İkiz gebelik için bu oran tam olarak 2 kat değilse bile yaklaşık olarak 1.5 kat fazladır. Gebelik boyunca alınan kilolar 16 kg geçmemelidir. İkiz Gebelikte Doğum Kaçıncı Haftada Gerçekleşir? İkiz gebelik her zaman erken doğum riski taşıyan gebelik türüdür. Tekil gebelikte 37. ile 42. hafta arasında doğumun gerçekleşmesi normaldir. İkiz gebelikte ise doğum süresi 37. hafta ile dolmaktadır. Tekil gebeliklerde doğumların yüzde 6'sı 37.haftadan önce doğarken, ikiz gebeliklerde bu oran yüzde 42 gibi yüksek bir oran şeklinde seyretmektedir. İkiz Gebeliklerde Doğum Yönetimi Her doğum ve her bebek özeldir. Her tekil bebek normal yolla doğmayacağı gibi her ikiz bebekte sezaryenle doğmak zorunda değildir. İkiz gebelik için doğumu etkileyen unsurların sayısı tekil gebeliklere göre daha fazladır. Bu nedenle, tamamen doktor yönlendirmesiyle doğumu planlamak ve yönetmek daha sağlıklı olacaktır. İkiz Gebeler İçin Verilebilecek Tavsiyeler İkiz gebelik süreci doğru bir şekilde planlanırsa, doğum bir o kadar kolay olacaktır. İkiz gebeler için verilebilecek tavsiyeler; İkiz bebeğe gebe olan kadınlara dışarıdan çok fazla yorum gelmektedir. Burada anne adayının yapması gereken bilinçli bir şekilde davranarak, kötü senaryoları dinlememektir. İkiz gebeliklerde hormonsal değişiklikler tekil gebeliklere nazaran daha fazladır. Böyle durumlarda internet üzerinden araştırma yapıp bilgi kirliliğine düşmek yerine; uzun yürüyüşlere çıkmak, meditasyon yapmak veya müzik dinlemek gibi ruha iyi gelecek aktiviteler yapmak anne adayı için daha faydalı olacaktır. İkiz gebeliklerde düşülen en büyük yanılgılardan birisi, ikiz hamilelerin daha fazla yemek yemesi gerektiği yanılgısıdır. İkiz bekleyen anne adaylarının daha zinde ve hareketli olması gerekir. Ayrıca sağlıklı bir beslenme rutini oluşturması da doğumun kolaylığı açısından önemlidir. İkiz gebelik, tekil gebeliğe göre biraz daha fazla riskli olabilir. Bu risklerden kaçınmak için doktorun tavsiyelerine uymakta fayda vardır. Doktorun önerdiği kadar hareket etmek gerekmektedir. İkiz gebelikler daha riskli olduğu için bir perinatolog ile görüşmek faydalı olacaktır. Perinatolog, riskli doğum uzmanı olarak görev yapan doktorlara denmektedir. Bu, anne adayının daha az stresli bir hamilelik geçirmesini sağlamaktadır. Hastane çantasını önceden hazırlamak, daha pratik ve daha planlı bir davranış olacaktır. Hazırlıklara çok önceden başlamak gereksiz para harcanmasına sebep olabilir. İki bebek aylarca aynı beşikte yatabilir. Bu nedenle erkenden bebek odası hazırlamak gereksiz stres yaratacak bir durumdur. İkiz gebelerin, bebeklerinin gelişimini tekil gebelerin bebekleriyle karşılaştırması son derece yanlıştır. Çünkü ikiz bebeklerin gelişimi tekil bebeğe göre daha yavaş olabilir. İkiz bebek doğumu riskli olduğu için, hastane seçimi yaparken yeni doğan yoğum bakım ünitesinin bulunduğu hastaneleri tercih etmek faydalı olacaktır. Erken doğum riskine karşı bu önlemin alınması gerekmektedir. İkiz Gebelik Sürecinde Yapılan Yanlışlar Nelerdir? İkiz gebelik tekil gebeliğe göre daha fazla risk barındıran bir hamilelik türüdür. İkiz gebelik sürecinde tekil gebelik sürecinden daha fazla dikkatli olmak gerekmektedir. Bu süreçte yapılan bazı yanlışlar; İkiz gebelikte erken doğum riski vardır. Bu nedenle çalışan bir anne adayının son ana kadar çalışması bebeğin ve kendi sağlığı açısından oldukça risklidir. Ayrıca anne adayında; gebelik tansiyonu, gebelik şekeri ve gebelik zehirlenmesi tekil gebeliklere göre daha fazla görülen hastalıklardandır. Rahmin fazla gerilmesinden kaynaklanan fıtık oluşum riski de artmaktadır. İkiz gebelikler ile tekil gebeliklerin farkı 24. haftadan sonra başlamaktadır. Bu nedenle, çalışan bir anne adayının 24. haftadan sonra izne ayrılması daha sağlıklı olacaktır. İkiz bebek bekleyen anne adaylarının yanlış anladıkları bir diğer noktada, riskli olur diye hareket etmekten kaçınmaktır. Doktorun tavsiye ettiği hareketler yapılması doğumun kolay geçmesi açısından önem taşımaktadır. Ayrıca her gün yürüyüşe çıkması anne adayının sağlığı için önemlidir. Yürüyüşler sayesinde anne adayının metabolizması daha hızlı çalışmaya başlamaktadır. Anne adayının yürüyüş sonrasında yatması haline metabolizması 12 saat daha çalışacaktır. İkiz hamilelik geçirecek olan anne adaylarının, tekil hamile adaylarına göre stresleri biraz daha fazla olmaktadır. Ancak burada bilinmesi gereken en önemli unsur; yoğun stresin anne ve bebeği birbirine bağlayan kordon bağını büzmesidir. Bu yüzden anne adaylarının hamilelikleri boyunca stresten uzak kalmaları oldukça önemlidir. Annenin dışarıda yaşadığı stres, içerideki bebekleri kokutmaktadır. İkiz gebelikler daha riskli oldukları için ayda bir değil iki hafta da bir doktora gitmek gerekmektedir. İkiz gebelik sürecindeki anne adayının yukarıdaki yanlışları bilerek, yapmaması hem bebek hem de kendi sağlığı açısından oldukça önemlidir. Anne adaylarının bilinçli bir şekilde doğuma hazırlanmaları son derece faydalıdır. İkiz Gebeliklerde En Fazla Karşılaşılan Komplikasyonlar Nelerdir? İkiz gebelik sürecinde en fazla karşılaşılan komplikasyonlar; Fetal kayıp Pretrem eylem Gestasyonel diyabet Gebeliğe bağlı hipertansiyon Fetal iyilik hali İntrauterin gelişme geriliği Bu komplikasyonlarla çok sık karşılaşılsa bile doktor kontrolü altında tedavisi mümkün olmaktadır. İkiz Gebelikte Egzersiz Gebelik öncesinde yürüyüş yapan anne adaylarının gebeliğin ilk yarısında da yürüyüşlerine devam etmeleri gerekmektedir. Ağırlık kaldırılmayan daha hafif egzersizler tercih edilmelidir. Kegel egzersizi ihmal edilmemelidir. Ancak yapılacak olan her egzersiz için doktora danışmakta fayda olacaktır. İkiz gebelikte yapılmayacak egzersizler; sırt üstü yatarak yapılan egzersizler, ağırlık kaldırmak ve direnç uygulamak ve nemli ve sıcak havada vücut ısısının arttıracak şekilde yapılan yürüyüşlerdir. Egzersizi Durduracak Belirtiler Nelerdir? Egzersizi durdurmak için oluşacak belirtiler; Ayaklarda ödem Kasılma hissi Baş dönmesi Kasıkta basınç Vajinal kanama veya akıntı Bu belirtilerden birinin görülmesi halinde egzersiz derhal bırakılmalı ve doktor bilgilendirilmelidir. Aksi taktirde ikiz bebek bekleyen gebeler için egzersizler 20.haftaya kadar rahatlıkla yapılabilmektedir. İkiz- İkiz Transfüzyon Sendromu Nedir? İkizden ikize transfüzyon aynı plasentayı paylaşan ikizler arasında olmaktadır. Transfüzyon sendromu, aynı plasentayı kullanan ikiz bebeğin plasentanın damarlarında bağlantı olması halinde görülmektedir. Aynı damarı kullanan bebeklerden birine diğerinden daha fazla kan gitmektedir. Riskli bir durum olan transfüzyon sendromu, yüzde 15 oranında görülmektedir. Genetik yapıyla alakası olmayan tamamen kendiliğinden gelişen bir durumdur. İkiz gebelik için en riskli olan sendrom transfüzyon sendromudur. Transfüzyon Sendromunda Gebedeki Bulgular Nelerdir? İkiz- ikiz transfüzyonu sendromunda anne adayında oluşacak bulgular; Erken gebelik döneminde el ve ayak şişliği Rahimin hızlı büyüme hissi Ani bir şekilde fazla kilo alımı Haftasına göre karın şişliğinde fazla artış Karında ağrı, gerilme ve kasılma Transfüzyon Sendromu Tedavi Seçenekleri Nelerdir? Önceden bu sendromun tedavisi mümkün değilken teknolojinin gelişmesiyle birlikte belli oranlarda tedavisi mümkün hale gelmiştir. Fazla bulunan amniyon sıvısının boşaltılmasıyla plasentadaki fazla kan basıncı azaltılır ve erken doğum riski ortadan kaldırılmış olur. Lazer kullanılarak bağlanmış damarlar kesilerek, bebekleri yüzde 60 oranında kurtarmak mümkün olmaktadır. Amniyosentez gerekli hallerde tekrar yapılırken lazerle kesme işlemi yalnızca bir defa yapılmaktadır. İkiz Gebelikte Hangi Doğum Yöntemi Tercih Edilmelidir? İkiz gebelik için doğum yöntemini belirleyecek olan bebeklerin pozisyonudur. İkiz gebeliklerde normal doğum mümkündür. Ancak son yıllarda tercih edilen doğum türü, iki bebeğinde baş ile geldiği durumlar haricinde sezaryen doğumdur. İkiz gebelikte normal doğum gerçekleşecekse; ilk bebek doğduktan sonra ikinci bebek için saatlerce beklenmesi gerekebilir. İlk bebek doğduktan sonra sancı ve kasılmalar azalmaktadır. Genel olarak ilk bebeğin doğumundan sonra her şey yolunda giderse anneye iğnelerle sancı verilir. Nadir olarak görülen bir durum ise, ilk bebeğin normal olarak doğup ikinci bebeğin sezaryen ile doğduğu durumdur.
- Lazerle Vajina Daraltma Nedir? Kadın Hastalıkları ve Doğum
Lazerle Vajina Daraltma Nedir? Lazerle vajina daraltma (veya lazerle vajina estetiği olarak da bilinir) bir kadın cinsel organının büyüklüğünü azaltmak ve daraltmak amacıyla yapılan bir estetik cerrahi prosedürdür. Bu prosedür genellikle vajinanın büyüklüğünün doğuştan büyük olması veya doğum sonrası vajinanın genişlemesi gibi durumlarda tercih edilir. Bu prosedürün yapılışı lazer kullanılarak yapılır ve genellikle anestezi altında gerçekleştirilir. Bu prosedürün amacı, vajinanın görünümünü ve hissedilir düzeyini değiştirmek ve cinsel ilişki sırasında daha yoğun bir deneyim sunmaktır. Lazerle vajina daraltma prosedürünün birçok farklı yolu vardır ve hangisinin en uygun olacağı kişinin durumuna göre değişebilir. Bu prosedürler arasında lazerle vajina daraltma, vajinoplasti ve labioplasti gibi seçenekler bulunur. Bu prosedürlerin her birinin farklı amaçları ve yöntemleri vardır ve bir cerrah tarafından yapılmalıdır. Lazerle vajina daraltma ve benzeri prosedürlerin ciddi riskleri olabilir ve bu nedenle dikkatli bir şekilde düşünülmeli ve doktorunuzdan danışılmalıdır. Lazerle Vajina Daraltma Lazerle Vajina Daraltma Nedir? Lazerle Vajina Daraltma Kimlere Uygulanır? Vajinal Lazer Hangi Amaçlarla Yapılmaktadır? Lazer ile Vajinal Daraltma Nasıl Yapılır? Lazer Tedavisinin Vajinaya Etkisi Lazerle Vajina Daraltma Kimlere Uygulanır? Lazerle vajina daraltma ve benzeri estetik cerrahi prosedürleri, vajinanın doğuştan büyük olduğu veya doğum sonrası genişleme gibi durumlar için tercih edebilecek olan kadınlar için uygulanır. Bu prosedürler, vajinanın görünümünü ve hissedilir düzeyini değiştirmeyi amaçlar ve cinsel ilişki sırasında daha yoğun bir deneyim sunmayı hedefler. Bu prosedürler, kadınların vajinanın genişliğinden memnun olmaması veya vajinanın genişliğinin cinsel ilişki sırasında rahatsızlık vermesi gibi nedenlerle tercih edilebilir. Lazerle vajina daraltma ve benzeri prosedürler, her zaman herkese uygulanmaz ve bu nedenle doktorunuzla görüşerek karar vermeniz önerilir. Bu prosedürlerin ciddi riskleri olabilir ve bu nedenle dikkatli bir şekilde düşünülmeli ve doktorunuzdan danışılmalıdır. Ayrıca, bu prosedürlerin sonuçlarının geçici olma ihtimali de bulunmaktadır ve bu nedenle düşünülmesi gereken önemli bir noktadır. Vajinal Lazer Hangi Amaçlarla Yapılmaktadır? Vajinal lazer, vajinanın genişliğini azaltmak veya değiştirmek amacıyla yapılan bir estetik cerrahi prosedürdür. Bu prosedür genellikle lazer kullanılarak yapılır ve anestezi altında gerçekleştirilir. Vajinal lazer, lazerle vajina daraltma, vajinoplasti ve labioplasti gibi farklı yöntemlerle yapılabilir. Bu prosedürlerin her birinin farklı amaçları ve yöntemleri vardır ve bir cerrah tarafından yapılmalıdır. Lazerle vajina daraltma, vajinanın büyüklüğünü azaltmak amacıyla yapılan bir prosedürdür. Bu prosedür, lazer kullanılarak vajinanın duvarına uygulanan kısa lazer ışınlarının etkisiyle gerçekleştirilir. Bu prosedür, vajinanın büyüklüğünü azaltmayı ve daraltmayı amaçlar ve genellikle anestezi altında gerçekleştirilir. Vajinoplasti, vajinanın büyüklüğünü değiştirmeyi amaçlamayan, ancak vajinanın görünümünü ve dokusunu iyileştirmeyi amaçlayan bir prosedürdür. Bu prosedür, vajinanın duvarının gerilmesini ve düzenlenmesini amaçlar ve genellikle anestezi altında gerçekleştirilir. Labioplasti, labiumların (vajinanın yanındaki dokular) büyüklüğünü azaltmayı amaçlayan bir prosedürdür. Bu prosedür, labiumların büyüklüğünü azaltmayı ve düzenlemeyi amaçlar ve genellikle anestezi altında gerçekleştirilir. Bu prosedürlerin her birinin farklı amaçları ve yöntemleri vardır ve bir cerrah tarafından yapılmalıdır. Bu prosedürlerin ciddi riskleri olabilir ve bu nedenle dikkatli bir şekilde düşünülmeli ve doktorunuzdan danışılmalıdır. Lazer ile Vajinal Daraltma Nasıl Yapılır? Lazerle vajina daraltma (veya lazerle vajina estetiği olarak da bilinir), vajinanın büyüklüğünü azaltmak amacıyla yapılan bir estetik cerrahi prosedürdür. Bu prosedür, lazer kullanılarak vajinanın duvarına uygulanan kısa lazer ışınlarının etkisiyle gerçekleştirilir. Bu prosedür, vajinanın büyüklüğünü azaltmayı ve daraltmayı amaçlar ve genellikle anestezi altında gerçekleştirilir. Lazerle vajina daraltma prosedürü, aşağıdaki adımları içerebilir: Anestezi uygulaması: Bu prosedür genellikle anestezi altında yapılır. Anestezi seçeneği, doktorunuz ve hastanızın tercihine göre genel anestezi veya lokal anestezi olabilir. Lazer uygulaması: Bu prosedür sırasında, doktor vajinanın duvarına lazer ışınları uygular. Bu ışınlar, vajinanın duvarındaki dokuyu etkileyerek, vajinanın büyüklüğünü azaltır ve daraltır. Bu prosedür, birkaç dakika veya birkaç saat sürebilir. Bandaj veya ped uygulaması: Bu prosedür sonrasında, vajinanın duvarına bandaj veya ped uygulanır. Bu, vajinanın duvarının iyileşmesini ve gerilmesini sağlar. İyileşme süreci: Bu prosedür sonrasında, vajinanın iyileşme süreci birkaç hafta sürebilir. Bu süreçte, doktorunuzun talimatlarına uyarak, vajinayı temizlemek ve rahat etmek önemlidir. Bu süreçte, vajinanın duvarında ağrı, şişme ve kızarıklık olabilir ve bu normaldir. Lazerle vajina daraltma prosedürünün ciddi riskleri olabilir ve bu nedenle dikkatli bir şekilde düşünülmeli ve doktorunuzdan danışılmalıdır. Bu prosedürün sonuçlarının geçici olma ihtimali de bulunmaktadır ve bu nedenle düşünülmesi gere Lazer Tedavisinin Vajinaya Etkisi Lazer tedavisi, vajinanın görünümünü ve hissedilir düzeyini değiştirmeyi amaçlayan bir estetik cerrahi prosedürdür. Bu prosedür, lazer kullanılarak vajinanın duvarına uygulanan kısa lazer ışınlarının etkisiyle gerçekleştirilir. Bu prosedür, vajinanın büyüklüğünü azaltmayı ve daraltmayı amaçlar ve genellikle anestezi altında gerçekleştirilir. Lazer tedavisi, vajinanın görünümünü ve hissedilir düzeyini değiştirebilir. Bu prosedür sonrasında, vajinanın duvarı daha sıkı hale gelebilir ve cinsel ilişki sırasında daha yoğun bir deneyim sunabilir. Ancak, bu prosedürün etkileri geçici olabilir ve vajinanın büyüklüğü zamanla tekrar genişleyebilir. Lazer tedavisi, ciddi riskleri olan bir estetik cerrahi prosedürdür ve bu nedenle dikkatli bir şekilde düşünülmeli ve doktorunuzdan danışılmalıdır. Bu prosedürün sonuçlarının geçici olma ihtimali de bulunmaktadır ve bu nedenle düşünülmesi gereken önemli bir noktadır.
- Servikal Serklaj Nedir? Kadın Hastalıkları ve Kadın Doğum
Servikal serklaj sağlıklı bir hamilelik süreci için oldukça önemli olan rahim ağzının, doğru formda kalabilmesini sağlamak amacıyla dikiş atılması işlemine verilen isimdir. Tıbbi ismiyle, serviks; rahimin, vajina ile birleşim noktası olarak düşünülebilir. Sağlıklı bir hamilelik süreci ve ideal bir şekilde gerçekleşecek doğum için tüm detayların birbiriyle uyum içinde kalmasını sağlamak hekimlerin doğru müdahaleleriyle mümkün olmaktadır. Bu müdahalelerin başında gelen işlemlerden biri de rahim ağzının kapalı kalmasını sağlayarak, hamileliğin güvenli şekilde ilerlemesine yardımcı olan rahim ağzının dikilmesi işlemidir. Bu işlemin doğru bir şekilde yapılması ve doğru tedavi süreçlerinin yürütülmesi, anne adayının ve bebeğin sağlığını koruması için oldukça önemlidir. Bu nedenle doğru ve detaylı bir şekilde tedavi süreçlerinin programlanması oldukça önemlidir. Servikal Serklaj Servikal Serklaj Süreci Nasıl İşler ? Servikal Serklaj İşlemleri Hekim Kontrolünde Yürütülmelidir Servikal Serklaj Uygulama Kararı Neye Göre Verilmelidir? Servikal Serklaj Uygulama Yöntemleri Nelerdir? Servikal Serklaj Sonrası Muayene Süreçleri Nelerdir? Servikal Serklaj Dikişleri Ne Zaman Alınmalıdır? Servikal Serklaj Süreci Nasıl İşler ? Serklaj işleminin planlanması hekim tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle hangi durumda işlemin uygulanacağı ya da işlemin nasıl bir süreç içerisinde yürütüleceğiyle ilgili detaylı bilgiyi hekiminizle programlamanız olumlu sonuçlara ulaşmak için oldukça önemlidir. Servikal serklaj, hamileliğin doğru bir şekilde tamamlanması için iyi şekilde anlaşılmalıdır. Hekim tarafından düzenli olarak yürütülen kontrolleriniz sonrasında hekiminiz tarafından fark edilen anomaliler ya da çoğul gebelik durumundaki riskler doğrultusunda kararlar verilebilir. Bu gibi durumlarda gebelik süreçlerinde yaşanacak çocuk düşmeleri ya da erken doğum risklerini ciddi oranda azaltan bir işlem olması dolayısıyla olumlu bir işlem olarak kabul edilmektedir. Erken bebek kayıplarını engellemek için bu tedavinin doğru şekilde yapıldığından emin olmanız gerekmektedir. Servikal Serklaj İşlemleri Hekim Kontrolünde Yürütülmelidir Önleyici bir işlem olması sebebiyle çoğu kadın doğum uzmanı hekim tarafından avantajlı kabul edilen serklaj işleminin uygulama süreçleri konusunda tam olarak bir uzlaşma oluşmaması işlemin uygulama tarzında bir netlik oluşmamasına neden olmaktadır. Bu durum nedeniyle, tüm süreçlerin hekim gözetiminde yürütülmesi gerekir. Servikal serklaj nedir? Konusunda araştırma yapan anne adaylarının da bu konuda hekimlerinin direktiflerine uyması ve kontrollerini aksatmaması gerekir. Tüm bu kontrol süreçlerine ek olarak, anne adayının hekim önerilerine uyarak yaşam tarzında değişiklikler yapabilecek durumda olması sağlıklı bir sonuç alınabilmesi için oldukça önemlidir. Servikal Serklaj Uygulama Kararı Neye Göre Verilmelidir? Serklaj uygulamasının kararı hekim tarafından verilmektedir. Bu karar verilirken, anne adayının düzenli muayenelerinde ya da acil durumlarda karşılaşılan problemler göz önüne alınabileceği gibi herhangi bir anormallik de bu işlemin uygulama kararı alınması için incelemelerin yapılmasını gerektirebilir. Bu nedenle hamilelik öncesi ve hamilelik sürecinde hekim ziyaretlerini aksatmamak sağlıklı bir doğum için ciddi önem arz etmektedir. Servikal Serklaj hangi durumlarda uygulanır? Öyküye Dayalı Serklaj Spontan ikinci trimester gebelik kaybı, erken doğum gibi riskleri arttıran veya jinekolojik faktörlerin doğru bir şekilde tetkik edilmesi sonucunda uygulama kararı alınır. Bu tip bir uygulamanın kararının en uygun şekilde alınması için ideal süreç 12 – 14. haftalar arasıdır. Ultrasona Dayalı Serklaj Transvajinal ultrasongrafi incelemesinde, rahim ağzında kısalma tespit edilen kişiler için uygulama kararı alınır. Bu uygulamanın uygulanması için ideal süreçler genel olarak gebeliğin 14 – 24. haftalar arasındadır. Acil Serklaj En problemli dönemlerde yapılan işlem olması nedeniyle, oldukça riskli bir eylemdir. Yine de gebeliğin sağlıklı şekilde tamamlanmasını sağlamak için bu işlemin hekim gözetiminde ve doğru şekilde incelenmesi için muayene oldukça önemlidir. Vajinal akıntı, kanama, ya da alt bölgede baskı hissi olması durumlarında, spekulum ya da fiziksel muayene ile tespit edilen rahim ağzı açıklığı durumlarında uygulanır. Servikal Serklaj Uygulama Yöntemleri Nelerdir? Serklaj işlemi, hastanın durumu ya da gebelik dönemine bağlı olarak farklı şekilde uygulama tiplerinde bulunur. Bu yöntemlerin hangisinin uygulanacağı ise hekim tarafından yapılan muayeneler doğrultusunda kararlaştırılır. Doğru yöntemin karar verilmesi için, anne adayının sağlığını en az derecede etkileyecek adımların atılması ve tedavinin doğru şekilde yapılması oldukça önemlidir. Transvajinal Serklaj (McDonald) Mesane mobilizasyonuna gerek kalmadan yapılan bir işlemdir. Servikovajinal bileşkeye uygulanır. Yüksek Transvajinal Serklaj (Shirodkar) Mesane mobilizasyonu işleminin hemen sonrasında kardinal ligamentlerin üst kısmına uygulanmaktadır. Transabdominal Serklaj Açık veya laparoskopik yöntemle servikoistmik bölgeye uygulanır. Öyküye Dayalı Serklaj Servikal serklaj konusunda oldukça önemli bir detay olan öyküye dayalı serklaj, birçok farklı kritere göre değerlendirilerek karar verilmektedir. Üç veya daha fazla sayıda erken doğumu ya da ikinci trimester kaybı olan hastalara yönetilmektedir. Bu durum dışındaki hastalar için uygulanması tavsiye edilmemektedir. Rahim ağzının doğumdan önce ağrısız açılması veya su gelmesi durumları gibi önceki kötü obsterik öykü veya rahim ağzına uygulanmış önceki cerrahi işlemler öyküye dayalı serklaj işlemi uygulamasında yardımcı değildir. İkinci trimester gebelik kaybı veya erken doğum öyküsüne sahip anne adaylarında, uygulanması konusunda hekim incelemesi ve kararı oldukça önemlidir. Ultrasona Dayalı Serklaj Tekil gebeliği olan, geçmişinde erken doğum öyküsü ya da ikinci trimester gebelik kaybı yaşamayan anne adaylarında dahi rastlantısal olarak karşılaşılabilir. Servikal serklaj nedir? sorusuna yanıt olarak gerekli uygulama için gerekli koşulların sağlanmasının önemi oldukça yüksektir. Bu durumlarda da rahim ağzı uzunluğu 25mm altında ise bu işlemin uygulanması önerilmemektedir. Tekil gebeliği olan anne adaylarında, trimester dönemde kayıp yaşanmış ise 25mm altında rahim ağzı uzunluğu mevcut ise 24. gebelik haftasından önce ultrasona dayalı serklaj işlemi uygulaması önerilmektedir. Servikal Serklaj Sonrası Muayene Süreçleri Nelerdir? Serklaj uygulaması yapılan hastalarda sürekli kontrol ve muayenelerin yapılması sağlanmaktadır. Anne adayının enfeksiyon riskiyle karşı karşıya kalmaması için aralıklı olarak uzun etkili antibiyotik uygulanır. Rahim kasılması problemi yaşanmaması için de kas gevşeticiler uygulanmaktadır. Serklaj kayma riskine karşı da düzenli olarak ultrason ile kontrollerin yapılması önemlidir. Servikal serklaj işlemin doğru şekilde uygulanması ve süreçlerin yürütülmesi de oldukça önemlidir. İşlem sonrası kanama ve dikiş açılması problemleriyle karşılaşmamak için anne adayının dikkatli olması gerekmektedir. Anne adayının sağlığı ve doğum sürecinin doğru bir şekilde gerçekleştirilmesi için muayene süreçlerinde hekim gözetiminin önemi oldukça yüksektir. Servikal Serklaj Dikişleri Ne Zaman Alınmalıdır? Doğum başladığında, serklaj dikişleri rahim ağzını tahrip edebilme riski taşır. Bu nedenle, doğum başlamadan, dikişlerin alınması gerekmektedir. Doğum, dikişler alınır alınmaz başlamamaktadır. Yine de sağlıklı bir gebelik için dikişlerin 37. haftadan sonra alınması gerekmektedir. Serklaj dikişleri alındıktan sonra anne adayı kontrolleri aksatmamak koşuluyla eve gönderilir. Planlı sezaryen düşünülüyorsa, sezaryen işleminden birkaç hafta önce alınabilmektedir. Serklajlı bir gebelikte, riskli durumlara karşın; su gelmesi durumunda ise dikişlerin doğumdan hemen önce alınması oldukça önemlidir. Servikal Serklaj Sağlıklı Doğum İmkanı Sağlıyor Bu dikişlerin doğumdan önce alınmaması ya da su geldikten sonra en kısa süre içinde alınmaması anne ve bebek için enfeksiyon riskini de beraberinde getirmektedir. Serklajlı bir hastanın beklenenden önce doğum sancıları ve ağrılarıyla karşılaşması durumunda dikişler alınmaktadır. Ağrılı rahim kasılmaları ve kanama durumları görüldüğü durumda da doğum başladığı görülüyor ise dikişlerin alınması oldukça önemlidir. Dikişlerin doğru bir şekilde alınmaması, enfeksiyon riskini ciddi derecede yükselteceğinden, dikiş alınması işleminin doğru zamanda yapılmasına dikkat edilmelidir. Dikişlerin alınma durumu da annenin sağlığının korunması konusunda oldukça önemli bir durumdur. Bu detaylara dikkat edildiğinde serklaj işlemi tamamıyla sağlıklı bir şekilde tamamlanabilmektedir. Anne ve bebek için en sağlıklı şekilde doğum imkanı sağlayan bu durumun gerçekleştirilmesi için hekim – hasta koordinasyonunun sağlanması oldukça önemli bir durumdur. Serklajın Sakıncalı Olduğu Durumlar Nelerdir? Serklajın doğru zamanda ve hastanın durumuna en uygun şekilde uygulanması gerekmektedir. Gebeliğin en sağlıklı şekilde ilerlemesi için hekim tarafından sürekli olarak kontroller ve detaylı incelemelerin yapılması gerekir. Uzman hekim görüşleri bu konuda oldukça önemli olsa da belli koşullarda bu işlemin yapılması riskli bir durumdur. Servikal serklaj nedir? Bu işlemin yapılmasının riskli olduğu durumlar nelerdir? Sorularının yanıtını arayanlar için şu şekilde bir listeleme yapılabilir; Doğum aktif olarak başlamış durumdayken, Rahim içinden düzenli kanama gözlemleniyorsa, Amniyon kesesinde iltihap bulunması durumunda, Su kesesinin açıldığı durumlarda, Yaşam ile ilişkili olmayan fetal anomali durumunda, Fetusun canlı olmadığı durumlarda sakıncalı olabilir. Yukarıdaki listede de görülebileceği üzere, hekimlerin bu detayları doğru şekilde gözlemleyerek, işlem kararını alması oldukça önemlidir. Serklaj işleminin bu tarz durumlarda yapılması, anne sağlığı için ciddi problemlere neden olmaktadır. Hayatını kaybetme riski de bu durumlarda karşılaşılan komplikasyonlar arasında yer almaktadır. Bu nedenle uygulamaya karar verilmeden önce oldukça dikkatli olunması gerekmektedir.
- Frengi (Sifilis) Belirtileri ve Tedavisi, Kadın Hastalıkları ve Kadın Doğum
Frengi, tıp literatüründe sifiliz olarak da bilinen, Treponema pallidum adlı bakterinin neden olduğu bir cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon hastalığıdır. Frengi, cinsel temas yoluyla bulaşırken, hamilelik sırasında anneden bebeğe de geçebilir ve doğum sonrası bulaşabilir. Ayrıca, kan nakli veya temas yoluyla da bulaşabilir, ancak bu durumlar daha nadirdir. Erken dönemlerde antibiyotik tedavisi ile tedavi edilebilir ve bu nedenle erken teşhis ve tedavi önemlidir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak için güvenilir bir korunma yöntemi kullanmak ve düzenli olarak cinsel sağlık kontrolü yaptırmak gerekir. Frengi (Sifilis) Frengi (Sifiliz) Bulaşma Yolları Nelerdir? Frengi (Sifiliz) Kimlerde Görülür? Frengi (Sifiliz) Belirtileri Nelerdir? Erkeklerde Frengi Belirtileri Nelerdir? Doğumsal Frengi Frengi (Sifiliz) Teşhisi Nasıl Konur? Frengi (Sifiliz) Tedavisi Frengiden (Sifiliz) Nasıl Korunulur? Frengi Ölümcül Bir Hastalık Mıdır? Frengi (Sifiliz) Bulaşma Yolları Nelerdir? Frengi (sifiliz), Treponema pallidum adlı bakterinin neden olduğu bir enfeksiyon hastalığıdır ve farklı yollarla bulaşabilir. İşte frengiye yol açan bulaşma yolları: • Cinsel Yolla Bulaşma: Frengi, genellikle cinsel temas yoluyla bulaşır. Enfekte bir kişiyle cinsel ilişkiye girdiğinizde veya enfekte kişinin cilt veya mukoza zarlarıyla temas ettiğinizde bakteri bulaşabilir. Vajinal, anal veya oral seks yoluyla bulaşma riski vardır. • Anneden Bebeğe Bulaşma: Hamile bir kadın frengi taşıyorsa, bakteriler anne rahminden bebeğe geçebilir. Bu, doğum sırasında veya hamilelik sırasında gerçekleşebilir. Bebeğin ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen bir durumdur. • Kandaki Bulaşma: Nadiren de olsa, frengi, enfekte kan veya kan ürünleri yoluyla bulaşabilir. Ancak modern kan bağışı ve tarama yöntemleri, bu tür bulaşma riskini önemli ölçüde azaltmıştır. • Temas Yoluyla Bulaşma: Frenginin birincil aşamasında, enfekte bir kişinin ülserli cilt veya mukozalarıyla temas etmek, bakterilerin bulaşmasına neden olabilir. Bu temas yoluyla bulaşma, cinsel temas dışındaki durumlarda da meydana gelebilir. • Paylaşılan Enfekte İğne ve Şırınga Kullanımı: Frengi, enfekte kişilerin kanını içeren iğneler veya şırıngaların paylaşılması yoluyla bulaşabilir. Bu durum özellikle uyuşturucu madde kullanımı sırasında veya tıbbi prosedürler sırasında enfekte iğnelerin kullanılmasıyla meydana gelebilir. Frengi (Sifiliz) Kimlerde Görülür? Frengi (sifiliz), cinsel yolla bulaşan bir hastalık olup, herhangi bir cinsel aktif kişide görülebilir. Ancak bazı risk faktörleri frengiye yakalanma olasılığını artırabilir. İşte frengiye yakalanma riskini artırabilecek bazı faktörler: • Cinsel Aktif Kişiler: Frengi, cinsel ilişkiye giren herhangi bir kişide görülebilir. Birden çok cinsel partneri olanlar ve korunmasız cinsel ilişki yaşayanlar frengiye karşı daha yüksek risk altındadır. • Cinsel Yolla Bulaşan Diğer Hastalıklar: Frengi, HIV ya da HPV gibi diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklarla aynı kişilerde görülme eğilimindedir. Bu nedenle bu tür enfeksiyonları taşıyan kişiler, frengiye yakalanma riski taşıyabilirler. • Düşük Sosyoekonomik Statü: Sosyal ve ekonomik faktörler, frengiye yakalanma riskini etkileyebilir. Daha düşük gelir seviyelerine sahip kişilerde, erişim eksikliği nedeniyle sağlık hizmetlerine erişim sınırlı olabilir ve bu da frengiye yakalanma riskini artırabilir. Frengi (Sifiliz) Belirtileri Nelerdir? Frengi (sifiliz), farklı aşamalarda farklı belirtiler gösterebilen bir enfeksiyon hastalığıdır. Hastalığın belirtileri, frenginin aşamasına ve ne kadar süredir vücutta bulunduğuna bağlı olarak değişebilir. İşte frenginin farklı aşamalarında görülebilen belirtiler: Birincil Aşama (İlk 2-3 Hafta) • Ciltte veya genital bölgelerde ağrısız, sert, sınırları düzgün bir ülser veya yara oluşması. • Ülser genellikle 1 ila 5 cm arasında değişebilir. • Bu ülser, enfekte kişiye ağrı veya rahatsızlık vermez ve kendiliğinden iyileşebilir. İkincil Aşama (Birkaç Hafta İla Birkaç Ay Sonra) • Ülser iyileştikten sonra vücutta yayılan bakteriler, döküntülerin ortaya çıkmasına neden olabilir. • Vücutta kırmızı veya kahverengi lekeler, sivilce benzeri kabarcıklar veya deri döküntüleri oluşabilir. • Ateş, baş ağrısı, yorgunluk, kas ağrıları, boğaz ağrısı ve lenf düğümlerinde şişme görülebilir. Üçüncül Aşama (Yıllar Sonra) • Eğer tedavi edilmezse, frengi ilerleyebilir ve yıllar sonra ciddi komplikasyonlara yol açabilir. • Kalp, beyin, sinir sistemi ve iç organlarda hasar oluşabilir. • Semptomlar dönemsel olarak ortaya çıkabilir veya uzun süre belirti vermezler. Dördüncül Aşama (Frengi Tarda) • Bu aşama nadir görülür, ancak tedavi edilmezse çok ciddi sonuçlar doğurabilir.• Kemikler, eklemeler, deri ve iç organlar zarar görebilir.• Kalp yetmezliği, nörolojik sorunlar ve ölümcül komplikasyonlar meydana gelebilir. Erkeklerde Frengi Belirtileri Nelerdir? Erkeklerde frengi belirtileri, hastalığın aşamasına ve vücutta ne kadar süredir bulunduğuna bağlı olarak değişebilir ve belirtiler genellikle kadınlarda olduğu gibi görülür. Ancak, bu belirtilerin erkeklerde daha belirgin olma eğiliminde olduğu söylenebilir. Doğumsal Frengi Doğumsal frengi, bebeğe hamilelik veya doğum sırasında bulaşabilen frengi enfeksiyonunun bir türüdür. Bu durum, hamile kadın frengiye sahip olması veya hamilelik sürecinde enfekte bir partnerle ilişkiye girdiyse ortaya çıkar. Doğumsal frengi, bebeğin doğuştan frengiye sahip olması anlamına gelir. Bebeğin bu enfeksiyonu alması, annenin tedavi edilmemiş veya yetersiz tedavi edilmiş frengiye sahip olması durumunda daha olasıdır. Bu nedenle hamilelik sürecinde frengiye sahip olan annelerin düzenli olarak tıbbi kontrol ve tedavi alması önemlidir. Doğumsal frengi bebeğin ciltte, iç organlarda veya kemiklerde belirtilere yol açabilir. Bu belirtiler, doğumdan hemen sonra veya birkaç hafta içinde ortaya çıkabilir ve şunlar içerebilir: · • Deri döküntüleri · • Yara veya ülserler · • Büyümüş lenf düğümleri · • Karaciğer ve dalak büyüklüğünün artması · • Anemi (kansızlık) · • İç organlarda hasar Doğumsal frengiye yakalanan bebeklerin tedavisi, uygun antibiyotiklerle yapılır. Erken teşhis ve tedavi, komplikasyonları önlemeye yardımcı olabilir. Bu nedenle hamilelik sürecinde frengiye sahip olan annelerin ve bebeklerin düzenli olarak takip edilmesi ve tedavi edilmesi çok önemlidir. Frengi (Sifiliz) Teşhisi Nasıl Konur? Frengi (sifiliz) teşhisi, genellikle belirtilerin ve risk faktörlerinin değerlendirilmesi, laboratuvar testlerinin yapılması ve fizik muayenenin tamamlanması yoluyla konur. İşte frengi teşhisi konulurken kullanılan yöntemler: • Hastalık Öyküsü ve Fizik Muayene: Bir doktor, hastanın frengiye yakalanma riskini değerlendirmek ve semptomları incelemek için öncelikle hastalık öyküsünü ve fizik muayeneyi yapar. Bu aşamada hastanın cinsel geçmişi ve temasları hakkında bilgi vermesi önemlidir. • VDRL (Venereal Disease Research Laboratory): Bu kan testi, frengiye neden olan Treponema pallidum bakterisinin neden olduğu enfeksiyonu tespit etmek için kullanılır. Ancak bu test bazen yanıltıcı sonuçlar verebilir ve doğrulama amaçlı başka testler gerekebilir. • FTA-ABS (Fluorescent Treponemal Antibody Absorption): Pozitif bir VDRL testi sonucunu doğrulamak ve enfeksiyonun geçirilip geçirilmediğini göstermek için kullanılabilir. • İdrar Testleri: Frengiye bağlı idrar yolu enfeksiyonlarını teşhis etmek için idrar testleri kullanılabilir. • Sifiliz Ülserinin Muayenesi: Birincil aşamada ortaya çıkan şankr adı verilen ülserler, bakteriyi taşıdığı için laboratuvar testleri gerektirmeden doğrudan muayene edilebilir. • Dokuların ve Vücut Sıvılarının Mikroskobik İncelenmesi: Özellikle enfekte ülser veya lezyonlardan alınan örnekler mikroskop altında incelenebilir. • Beyin ve Sinir Sistemi Değerlendirmesi: Üçüncül aşama veya ileri dönemlerde sinir sistemi veya beyin hasarı belirtileri varsa, bu durumu değerlendirmek için bilgisayarlı tomografi (BT) veya manyetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi görüntüleme yöntemleri kullanılabilir. Frengi (Sifiliz) Tedavisi Frengi (sifiliz) tedavisi, enfeksiyonun aşamasına bağlı olarak antibiyotik ilaçlar kullanılarak gerçekleştirilir. Tedavi, enfeksiyonun erken dönemlerinde teşhis edildiğinde daha etkili olur. Aşağıda frengi tedavisi hakkında bilmeniz gereken bazı önemli noktalar yer almaktadır: • Antibiyotik Tedavisi: Frengi tedavisi için en yaygın kullanılan antibiyotikler, penisilin grubuna ait ilaçlardır. Penisilin en yaygın olarak kullanılan ilacıdır, ancak bazen alerjik reaksiyonlar nedeniyle alternatif ilaçlar kullanılabilir. Tedavi, enfeksiyonun aşamasına ve hastanın durumuna bağlı olarak farklı doz ve sürelerde uygulanabilir. • Tedavi Süresi: Tedavi süresi, frenginin aşamasına ve enfeksiyonun ne kadar süredir vücutta bulunduğuna bağlı olarak değişebilir. Genellikle, birincil ve ikincil aşamadaki frengi için 2-4 hafta süren bir antibiyotik tedavisi yeterli olabilir. Üçüncül aşama veya ileri dönemlerde tedavi süresi daha uzun olabilir. • İzlem ve Kontroller: Frengi tedavisinin ardından, hastalar düzenli doktor kontrollerine gitmelidir. Bu kontrollerde enfeksiyonun tamamen iyileşip iyileşmediği ve herhangi bir komplikasyonun olup olmadığı izlenir. • Partner Testleri ve Koruma: Frengiye yakalanan bir kişi, cinsel partnerlerini enfeksiyona karşı test ettirmeli ve cinsel ilişkide korunma yöntemlerini kullanmalıdır. Korunmasız cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır. • Gebelik Durumu: Hamilelik sırasında frengiye sahip olan bir kadın, enfeksiyonu bebeğine geçirebileceğinden gebelik sürecinde de tedavi gereklidir. Bu, doğumsal frengi riskini azaltmaya yardımcı olur. Frengiden (Sifiliz) Nasıl Korunulur? Frengi (sifiliz) gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak için alınabilecek önlemler şunlar olabilir: • Kondom Kullanımı: Kondom, cinsel temas sırasında enfekte olmuş bir partnerden korunmanın etkili bir yoludur. Doğru şekilde kullanıldığında, kondom enfeksiyon riskini azaltabilir. • Tek Partner: Cinsel ilişkinizin başlangıcından itibaren tek bir cinsel partnerle ilişki sürdürmek, frengi ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmada etkili bir yöntemdir. • Düzenli Cinsel Sağlık Kontrolleri: Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmanın önemli bir parçası, düzenli cinsel sağlık kontrollerine gitmektir. Bu kontroller, enfeksiyonların erken teşhis edilmesine ve tedavi edilmesine yardımcı olur. • Partner Testleri: Cinsel partnerlerinizin cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı test edildiğinden emin olun. Partnerler arasında açık iletişim ve testlerin düzenli olarak yapılması, enfeksiyonların yayılmasını engellemeye yardımcı olabilir. • Aşılar: Frengi için özel bir aşı bulunmamakla birlikte, diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar için aşılar mevcuttur. Örneğin, HPV (Human Papillomavirus) aşısı cinsel yolla bulaşan HPV enfeksiyonlarını önlemeye yardımcı olabilir ve rahim ağzı kanseri riskini azaltabilir. • Eğitim ve Bilinçlenme: Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma konusunda bilinçlenmek ve doğru bilgiye sahip olmak çok önemlidir. Cinsel eğitim ve sağlık hizmetleri hakkında bilgi edinmek, riskleri anlamak ve korunma stratejilerini uygulamak önemlidir. Frengi Ölümcül Bir Hastalık Mıdır? Frengi (sifiliz), erken teşhis edildiğinde ve uygun şekilde tedavi edildiğinde ölümcül bir hastalık değildir. Ancak tedavi edilmezse veya tedavi eksik veya geç yapılırsa, frengi ciddi komplikasyonlara yol açabilir ve bu komplikasyonlar ölümcül olabilir. Özellikle ileri dönemlerde (üçüncül ve dördüncül aşamalar) tedavi edilmeyen frengi, iç organlarda, sinir sisteminde ve beyinde ciddi hasarlara neden olabilir. Frenginin tedavi edilmemiş ileri dönemlerinde meydana gelebilecek komplikasyonlar şunlar içerebilir: • Kalp Sorunları: Frengi, kalpte hasara yol açabilir ve kalp kapaklarına zarar verebilir. Bu durum, kalp yetmezliği ve ciddi kalp problemlerine yol açar. • Beyin ve Sinir Sistemi Hasarı: Frengi ileri aşamalarda beyin ve sinir sistemi hasarına neden olabilir. Bu durum, sinir fonksiyonlarında bozukluğa ve nörolojik problemlere neden olur. • İç Organ Hasarı: Frengi, iç organlarda (karaciğer, böbrekler, kemikler ve diğer organlar) hasara yol açabilir ve bu organların işlevini etkileyebilir. • Frengi Tarda (Dördüncül Aşama): Bu nadir görülen aşama, frenginin çok ileri dönemlerini temsil eder ve genellikle ölümcül sonuçlara yol açar. Bu aşamada, vücutta ciddi hasarlar ve komplikasyonlar meydana gelebilir. Frengi Öpüşerek Bulaşır Mı? Frengi (sifiliz), cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır ve genellikle cinsel temas sırasında enfekte bir partnerden diğerine geçer. Sifiliz, enfekte bir kişinin vücut sıvıları (kan, semen, vajinal sıvılar ve anal sekresyonlar) ile temas ettiğinde veya bu sıvıların vücuda girmesi sonucu bulaşır. Bu nedenle öpüşerek bulaşma, hastalığın ilk aşamalarında, ciltte veya mukoza zarlarında şankr adı verilen ülserler veya yaralara temas edilirse, bulaşma riski düşük olsa da bulunur. Frengi Temasla Bulaşır Mı? Enfekte kişinin açık yaralarına dokunulduğunda, bulaşma riski çok düşük olsa da vardır. Frengi Kendiliğinden İyileşir Mi? Hayır, frengi kendiliğinden iyileşmez ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir enfeksiyondur.
- Yerleşme Kanaması, Kadın Hastalıkları ve Kadın Doğum
Yerleşme Kanaması Nedir? Yerleşme Kanaması Neden Olur? Yerleşme Kanaması Ne Zaman Olur? Yerleşme Kanaması Kaç Gün Sürer? Yerleşme Kanaması Nasıl Olur? Yerleşme Kanaması Belirtileri Nelerdir? Yerleşme Kanaması ve Adet Kanaması Arasındaki Farklar Nedir? Yerleşme Kanaması Hakkında Sık Sorulan Sorular Yerleşme kanaması, döllenmiş yumurtanın rahim duvarına tutunmaya başlaması sırasında ortaya çıkan hafif kanamayı ifade eder. Hamileliğin erken dönemlerinde karşılaşılan ve implantasyon kanaması olarak da adlandırılan bu durum, adet kanaması ile karıştırılabilir olsa da doğru bilgiler ve farkındalık ile farkları anlamak mümkündür. Yerleşme Kanaması Nedir? Yerleşme kanaması, gebe kaldıktan yaklaşık 6 ila 14 gün sonra meydana gelen ve döllenmiş yumurtanın rahmin iç yüzeyine tutunmasıyla ortaya çıkan hafif kanama veya lekelenmedir. Embriyonun rahme yerleşmeye çalışması sırasında, rahmin astarındaki kan damarlarının parçalanması sonucu oluşan bu kanama, parlak pembe renklerde olabileceği gibi veya koyu kahverengi renkte de olabilir. Spermin yumurtayı döllemesinin ardından oluşan embriyo, fallop tüplerinden rahme doğru hareket eder. Bu süreçte, adet döneminde endometriyum kalın ve damarlı bir yapıdadır. Embriyonun buraya bağlanarak büyümesi, yerleşme kanamasının ortaya çıkmasına neden olur. Yerleşme kanaması, gebelik belirtisi olarak kabul edilir ve genellikle endişe yaratmaz. Yerleşme Kanaması Neden Olur? Yerleşme kanaması, döllenen yumurtanın rahim yüzeyine yapışması ve burada yerleşmeye başlaması sonucu meydana gelir. Rahim astarı, kan damarları ile kaplıdır ve embriyo bu süreçte astarın içine gömülerek hafif kanamaya neden olur. Yerleşme kanaması, embriyonun rahme tutunmaya çalıştığını gösteren bir işarettir. Yerleşme tamamlandıktan sonra embriyo gelişmeye başlar ve rahimde hCG (human chorionic gonadotropin) adı verilen bir hormon üretilmeye başlar. Bu hormon, rahim duvarını kalın tutmakla görevlidir ve embriyonun sağlam bir şekilde yerinde kalmasına yardımcı olur. Başlık #1: Yerleşme Kanaması Ne Zaman Olur? Başlık #2: Yerleşme Kanaması Kaç Gün Sürer? Başlık #3: Yerleşme Kanaması Nasıl Olur? Başlık #4: Yerleşme Kanaması Belirtileri Nelerdir? Başlık #5: Yerleşme Kanaması ve Adet Kanaması Arasındaki Farklar Nelerdir? Başlık #6: Yerleşme Kanaması Hakkında Sık Sorulan Sorular! Başlık #1: Yerleşme Kanaması Ne Zaman Olur? Yerleşme kanaması genellikle fertilizasyon (döllenme) tarihinden 10 ila 14 gün sonra, yani 1.5-2 hafta içinde ortaya çıkar. Bu kanama, embriyonun rahme tutunduğunu gösteren bir belirtidir ve normal bir durum olarak kabul edilir. Bu kanama, genellikle adet döngüsüne yaklaşık olarak denk gelir, ancak miktarı ve süresi genellikle adet kanamasından daha hafif ve kısa sürelidir. Birçok kadın bu dönemde hamile olduğunun farkında olmaz!! Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü Yerleşme Kanaması Rehberi Başlık #2: Yerleşme Kanaması Ka